Sayın okuyucular ,
izleyiciler ve bu postla herhangi bir şekilde ilişiği olmuş diğerleri. En sevgili haber kaynağınız Katze bildiriyor.
7 Eylül 2013 günü Ülker Sports Arena’da
balkolardan bakanların anlam veremediği bir kalabalık tek bir
amaç uğruna buluştu.
Buluştu?! Belki “Savaştı!” desem daha
doğru olurdu. Biz de Hishimochi ekibi olarak bu kalabalık arasındaydık.
Detaylara geçmeden önce bir çok K-POP fanının kendinden geçtiği ya da kalplerini spor salonu zeminlerinde özlemle
kırık dökük bilhassa ezik halde bıraktığı bu etkinliğin adını vermeyi uygun
görüyorum: Music Bank World Tour in
Istanbul.
Music Bank aslında Güney Kore’ye ait televizyon kanalı
KBS’de yer alan bir müzik programı ve bir çok ülkede de KBS World kanalı
üzerinden yayınlanmakta. Music Bank
World Tour ise bu programın dünya
çapındaki konser turnesi. Aslında bu
tarz bir etkinliğin Türkiye sınırları
içerisinde gerçekleşmesi bile bir K-POP sever olan bana hayal gibi gelmekteydi. Hala bu girişkenliğin
sebebinden emin olamasam da,
İstanbul-Gyeongju World Culture Expo 2013 adı altında gerçekleşen kültürel
tanıtım projesinin bu etkinliğe de önayak olduğunu düşünmekteyim -alkış efekti- .
Etkinliğe katılan K-POP starları Miss A, Ailee, Beast, F.T Island, Mblaq ve
Super Juniordı.Açıkcası üçümüz de sadece Super Junior ve F.T Island ile iç li
dışlıydık. Bileti satın alışımızı ise
Purin’le sorunsuz hallederken, paranormalkaşık karakterinin nadide özelliklerin biri haline gelmiş
slow-motion harekete geçiş gücüyle bizi birkaç gün delirttikten sonra
görevi tamamladı.Sonrasında ise zaman öyle hızlı aktı ki söylenilmesi muhtemel
şarkılara göz atmaktan başka pek bir şey yapamadık.
Ne yazık ki bu koşu sonucunda erken gelmemiz hiçbir işe yaramamış oldu. Bundan sonrasının kim vurduya gittiğini özellikle belirtmek istiyorum.Önümüzdeki 8 saati o sırada ruhsal ve fiziksel bir sınav vererek geçirdik kelimenin tam anlamıyla. Normalde gıkı çıkmayan Purin bile “Ay, dötüm çok kaşınıyor öne geçmem lazım.” niteliğindeki bahanelerle araya kaynama yapmaya çalışan kişiler yüzünden cinnet geçirdi.
O bekleme sürecinde gerçekleşen enteresan şeylerden bir diğeri ise, kuyruk boyunca cam duvarın spesifik bir kısmında bekleyenlerin 5 dakikada bir çığlık atmaya meyilli olmasıydı.İçeriye bakıp ne gördüklerini bir süre anlayamadık. Merak ettik. Umut ettik. Biz de gaza geldik. Ama bu olay 8 saat süresince gerçekleştiğinde diyorsun ki artık: "Bağırıp durmayın, yok orada lan kimse!!!!!!" Staffın sahneye soktuğu mikrofon ayağına çığlık atarsanız konserde ne yapacağız?
Kapıların 17.00’da açılacağı açıklanmışken bu süre 17.45’i buldu, haliyle de sinirler gerildi çünkü açık havada olmamıza rağmen ne yer vardı ne oksijen. Bizi o sırada kendimizde tutan tek şeyin konser olduğunu söylesem çok da dramatik olmaz hani.
Ha ilerledik ha durduk derken kapıya kadar geldik.Sağ tarafta içeriye alınmayan yiyeceklerden bir yığın durmaktaydı.Güvenliğe gelmeye saniyeler kala gözümüzün önünde hiç açılmadık paketiyle yığına fırlatılan Oreo'ya saatlerdir bir şey yememiş paranormalkaşık’ın tepkisi “Ne fırlatıyonuz yea onları, yerdik girmeden!” oldu. Çantalarımız arandıktan ve bilekliklerimiz takıldıktan sonra içeri giriş anımızı hatırlamıyorum. Hatırladığım yine paranormalkaşık'ın içeri koşuş anı:
Bknz: Son sürat koşar,ama arkasından geliyor muyuz diye de kontrol etmeyi ihmal etmez.
Bu noktadan sonrası, bende konser öncesi süreçten çok daha farklı duygular uyandırdığı için, konser ve sonrasını ikinci bir postta yazmaya karar verdim.
Part ikiye kadar görüşmek üzere!~
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder