12 Eylül 2013 Perşembe

Bir Music Bank World Tour in Istanbul İncelemesi Part 1 : Orada kimse yok!

Sayın  okuyucular , izleyiciler ve bu postla herhangi bir şekilde ilişiği olmuş  diğerleri. En sevgili  haber kaynağınız Katze  bildiriyor.  7 Eylül 2013 günü Ülker Sports Arena’da  balkolardan bakanların anlam veremediği bir kalabalık tek  bir  amaç uğruna  buluştu. Buluştu?!  Belki “Savaştı!” desem daha doğru olurdu. Biz de Hishimochi ekibi olarak bu kalabalık arasındaydık. Detaylara geçmeden önce bir çok K-POP fanının kendinden geçtiği ya da  kalplerini spor salonu zeminlerinde özlemle kırık dökük bilhassa ezik halde bıraktığı bu etkinliğin adını vermeyi uygun görüyorum: Music Bank World Tour  in Istanbul.



Music Bank aslında Güney Kore’ye ait televizyon kanalı KBS’de yer alan bir müzik programı ve bir çok ülkede de KBS World kanalı üzerinden yayınlanmakta. Music  Bank World Tour ise  bu programın dünya çapındaki konser  turnesi. Aslında bu tarz bir etkinliğin Türkiye  sınırları içerisinde gerçekleşmesi bile bir K-POP sever olan bana  hayal gibi gelmekteydi. Hala bu girişkenliğin sebebinden emin olamasam da,  İstanbul-Gyeongju  World Culture  Expo 2013 adı altında gerçekleşen kültürel tanıtım projesinin bu etkinliğe de önayak olduğunu düşünmekteyim  -alkış efekti- .

Etkinliğe katılan K-POP starları  Miss A, Ailee, Beast, F.T Island, Mblaq ve Super Juniordı.Açıkcası üçümüz de sadece Super Junior ve F.T Island ile iç li dışlıydık.  Bileti satın alışımızı ise Purin’le sorunsuz hallederken, paranormalkaşık karakterinin  nadide özelliklerin biri haline  gelmiş  slow-motion harekete geçiş gücüyle bizi birkaç gün delirttikten sonra görevi tamamladı.Sonrasında ise zaman öyle hızlı aktı ki söylenilmesi muhtemel şarkılara göz atmaktan başka pek bir şey yapamadık.

Konser günü planımız erkenden kalkıp sırada ön saflarda yer almaktı. Gerçekten de 6.30’da uyanıp alana 9.30 gibi varmayı başardık.Bizim için erken  miydi? Evet. Ama K-POP fanları  saat falan dinlemiyormuş, hatta ta geceden beri bekleyen varmış diye duyduk. O saatte orada olmamıza rağmen rastgele tutulan bir isim listesinde 130lu sıralarda yer alabildik sadece ki bu liste, sadece bizim gibi platinium bilet sahiplerine aitti. İki arkadaşla daha buluştuktan sonra saat 10 civarında hava  bizi asvaltta cızbız yapacak kadar sıcaktı ve etrafta gölgeden eser yoktu. Etkinlikle ilgili temel sıkıntı bu nokta başlamaktaydı. Bu sorundan kim sorumlu tutulur bilmem ama etkinliği bekleme ve içeri alınma anı bizim için tam bir  fiyaskoydu. VIP bilet sahiplerinin birbirini yemeye  başlaması üzerine bekleyenleri iki bina arasındaki gölge alana almaya başladılar-müteşekkiriz-. Bunu gören platinyum bilet sahipleri ayaklandı ve kendimizi kelimenin tam anlamıyla 100 metre engelli koşu ortasında buluverdik. 




Ne yazık ki bu koşu sonucunda erken gelmemiz hiçbir  işe yaramamış oldu. Bundan sonrasının kim vurduya  gittiğini özellikle belirtmek istiyorum.Önümüzdeki 8 saati o sırada ruhsal ve fiziksel bir sınav vererek geçirdik kelimenin tam anlamıyla. Normalde  gıkı çıkmayan Purin  bile “Ay, dötüm çok kaşınıyor öne geçmem lazım.” niteliğindeki bahanelerle  araya kaynama yapmaya çalışan kişiler yüzünden cinnet geçirdi.

O bekleme sürecinde gerçekleşen enteresan şeylerden bir diğeri ise, kuyruk boyunca cam duvarın spesifik bir kısmında bekleyenlerin 5 dakikada bir çığlık atmaya meyilli olmasıydı.İçeriye bakıp ne gördüklerini bir süre anlayamadık. Merak ettik. Umut ettik. Biz de gaza geldik. Ama bu olay 8 saat süresince gerçekleştiğinde diyorsun ki artık: "Bağırıp durmayın, yok orada lan kimse!!!!!!" Staffın sahneye soktuğu mikrofon ayağına çığlık atarsanız konserde ne yapacağız?

Kapıların 17.00’da açılacağı açıklanmışken bu süre 17.45’i buldu, haliyle de sinirler gerildi çünkü açık havada olmamıza rağmen ne yer vardı ne oksijen. Bizi o sırada kendimizde  tutan tek şeyin konser olduğunu  söylesem çok da dramatik olmaz hani.

Ha ilerledik ha durduk derken kapıya kadar geldik.Sağ tarafta içeriye alınmayan yiyeceklerden bir yığın durmaktaydı.Güvenliğe  gelmeye saniyeler kala gözümüzün önünde hiç açılmadık paketiyle yığına fırlatılan Oreo'ya saatlerdir bir şey yememiş  paranormalkaşık’ın tepkisi “Ne fırlatıyonuz yea onları, yerdik girmeden!” oldu. Çantalarımız arandıktan ve bilekliklerimiz takıldıktan sonra içeri giriş anımızı hatırlamıyorum. Hatırladığım yine paranormalkaşık'ın içeri koşuş anı:


 Bknz: Son sürat koşar,ama arkasından geliyor muyuz diye de kontrol etmeyi ihmal etmez.

Bu noktadan sonrası, bende konser öncesi süreçten çok daha farklı duygular uyandırdığı için, konser ve sonrasını ikinci bir postta yazmaya karar verdim. 
Part ikiye kadar görüşmek üzere!~


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder